Sağlıklı diyet için kefir

Günümüzde fazla kilolar ve ileri boyutta obezite hastalığı insanlığın en önemli sorunlarından birisi haline gelmiştir.

Hızlı bir kent yaşamı ,kirlenmiş bir atmosfer,aşırı stres,dengesiz beslenme ve doğal olmayan gıdalar vücudumuzun dengesi bozmaktadır.

Hareketsizliğin üzerine eklenmesi ile hantal ve sürekli artan kilolu vücutlar…. Ve bütün bu dengesizliğin sonucu çeşitli hastalıklar ;kemik ve kaslardan başlayan kalp ve damar rahatsızlıklarına yüksek kolesterol ve tansiyona kadar uzanan rahatsızlıklar….

Mutlu bir yaşam sürdürmek isterken ,sadece karnımızı doyurmak için yaptığımız bilinçsiz beslenmeler ,aşırılıklara kaçan atıştırmalar bizi mutsuz bir yaşamın içine doğru itmektedir.

Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’deki kadınların % 41 ‘i obezite, bir o kadarı da obezite sınırında…

Kilo verme, biraz olsun zayıflama, kendimizi iyi hissedeceğimiz bedensel ve zihinsel bir rahatlama için çeşitli diyet ve zayıflama formüllerine dört elle sarılır hale geldik.O kadar çok isim altında diyet programları medyada yayınlanmaya başladı ki hangisini uygulamak daha sağlıklıdır veya hangisi metabolizmamıza uygundur bizi bir karmaşanın içine itmekte ve sürekli kafamız karışmaktadır.

Genellikle hangi diyeti uygularsak uygulayalım, normal aldığımız gıdaları eksilterek yani “aç kalarak” diyet programlarına başlıyoruz.

“Aç kalmak” öncelikle mide asitinin yükselmesine yol açmaktadır.

Bu açlık mide salgılarını azalmakta; öncelikle ağız kokusu , gastrit, reflü ve ileri boyutta ülser başlangıcı olabilecek mide problemleri başlamaktadır.

Bağırsak florasındaki denge bozulmakta, vitaminler azalmakta, probiotik bakteriler zayıflamakta ve dolayısıyla bağışıklık sistemi çökmeye başlamaktadır.

Çok kolay hastalanabilecek bir ortama doğru yol alınmaktadır.

İnce bağırsaklardaki sindirim ile vitamin ve mineral sentezi etkinliğini yitirmektedir.

Dolayısıyla böbrekler başta olmak üzere karaciğer,kalp ve beyin gibi organların yeterli besin maddesi alamadıklarından birbirini takip eden şekilde olumsuz etkilenmesi söz konusu olmakta,bu organlar ritmik olarak görevlerini yapamamaktadırlar.

Sinirlerimiz gerilirken, kendimizi daha yorgun ve halsiz hissettiğimiz bir kabus ortamında gel-gitlerin içinde bir işkenceye dönüşen diyet bizi canımızdan bezdirmektedir. Çoğunlukla başlanılan diyet yarıda bırakılmakta veya aksatılmaktadır.

Altınkılıç Light Kefir’i aç karnına içtiğiniz zaman öncelikle sizi tok tutacak az yemenizi sağlayacaktır. Acıkmayacağınız yani midenizde kazıntı diye tabir edilen sizi yemeye zorlayan olumsuzluklar ortadan kalkacaktır.

Mide salgısı artacak, mide asitiniz yükselmeyecektir.Mide ve bağırsaklarda probiotiklerin sayısı ve etkinliği artacak ,bağışıklık sistemi güçlenecek ,olası hastalıklara karşı savunma ve direnç artacaktır.Bağırsak florasındaki vitaminler çoğalacak.Sindirim daha mükemmel hale gelecek ,kabızlık sorunu ortadan kalkacaktır.

Besin sentezi, vitamin ve mineral emilimi artacak tam bir beslenme sağlanacaktır.

Senkronize olarak böbrekler, karaciğer, kalp gibi organların çalışmasında hiçbir sorun kalmayacaktır.

Vücuttaki toksit maddelerin atılımı artacak, böbrek taşlarının oluşumu engellenecek ve en önemlisi dokulardaki ve kandaki yağlar hızla eritilecektir. İçerdeği güçlü asitler yağların çözümlenmesinde etkin rol oynayacaktır.Kolesterol ile tansiyon dengelenecek ve normale dönecektir.

Gerilen sinirlerin yatışması için içerdiği triptofan amino asidi ile anti stres minerali olan magnezyumun sentezi etkin bir şekilde çözüm olacaktır.Aynı zamanda kronik yorgunluk ,stres azalacak , uykusuzluk ve depresyon gibi rahatsızlıklar azalacaktır.

Kalsiyum zenginliği itibariyle kemiklerin güçlenmesi artacak, kasların kuvvetli olmasını sağlanacaktır. Herhangi bir kanama ve yaralanma riskinde K vitamini üretiminde tek üretici olan probiotikler hemen görevlerini yerine getirecektir.

Altınkılıç Light Kefir tek başına zayıflatma iddiası taşımamaktadır.

Uygulanan diyette metobolizmanın çökmesi engellenecek, bağışıklık sistemi güçlenecek, vücudun gereksinimi olan vitamin ve mineraller eksiksiz bir biçimde light kefirden sağlanacaktır. Maksimum orandaki besinler minimum hacimde alındığı için mide ve bağırsaklar üzerinde basınç olmayacaktır.

Altınkılıç Light Kefir’in % 1 yağ oranı ile riskler ortadan kalkacak ve içerdiği prebiotik lifler ile canlı mikroorganizma olan probiotiklerin kolonize yapı oluşturacağı sağlıklı bir zemin oluşturulacaktır. Laktoz oranı çok düşük olduğu için şişkinlik ve hazımsızlık yaşanmayacaktır.Doğal olarak içerdiği CO2 gazı sindirim kolaylaşacaktır.

Altınkılıç Light Kefir’i aç veya tok karnına her öğün sabah, öğlen ve akşam hatta yatmadan önce istediğiniz zaman rahatlıkla içebilirsiniz.

İçme oranında bir sınır yoktur.

Altınkılıç Light Kefir’i sadece diyet uygulamalarının değil günlük beslenme alışkanlığının en önemli gereksinimi olarak görmekte yarar vardır. Sürekli içilmesi halinde hem hastalıklardan korunmuş olunacak, hem de hücre yenilenmesine katkılarından dolayı gençlik ve dinçlik sağlanacaktır., Peynir

Vitaminler ve Bulundukları Yerler

A Vitamini
Karaciğer, yağsız et, süt, tereyağı, yumurta, yeşil ve sarı sebzelerde.
B Vitamini
Tahıllar, yağsız et, böbrek, yürek, beyin, karaciğer, yerfıstığı, tavuk, ceviz, yumurta, kepek ekmeği ve yağlı tohumlarda.
B1 Vitamini
Buğday, pirinç, mısır, yulaf, darı, çavdar ve bunlarla yapılan besinlerde, kepek ekmeğinde, mantar ve bira mayasında.
B2 Vitamini
Süt, peynir, yoğurt ve koyu yeşil yapraklı sebzelerde.
B6 Vitamini
Kümes hayvanları, sığır ve koyun eti, karaciğer, yumurta ve sütte.
B12 Vitamini
Karaciğer, et ve yumurtada.
C Vitamini
Portakal, mandalina, greyfurt, limon, havuç, çilek, kavun, taze kırmızı ve yeşil biber, lahana, maydanoz, kuşburnu ve yeşil sebzelerde.
D Vitamini
Balıkyağı, süt ve tereyağında.
E Vitamini
Buğdayda, pirinç, mısır, çavdar, marul, yerfıstığı, badem, susam, ceviz, zeytinyağı, ay çiçek yağı, mısırözü yağı, pamukyağı ve yeşil sebzelerde.
K Vitamini
Et, karaciğer, domates, kabak, karnabahar, ıspanak ve diğer yeşil yapraklı sebzelerde.

K Vitamini

Asıl adı naftakinondur. Doğada K-1 ve K-2 olarak iki şekilde bulunur. K-1 vitamini bitkilerde olan, iki form halinde, filokinon ve fitomenadion olarak adlandırılan cinsidir.

K-2 ise barsaklardaki bakteriler tarafından da üretilen, bir çok çeşidi bulunan bir grup menakinon denen organik bileşenlerdir. Sentetik olarak üretilen cinsine de K-3 menadion denilir ve doğal olanlardan 2 kat daha güçlüdür. Yağda eriyen bir vitamin olması sebebi ile barsaklardan yağlarla emilerek karaciğere gelir. Isıya dayanıklıdır. Alkali, kuvvetli asitler, radyasyon ve okside edici ajanlar tarafından etkisizleşir. Fazla E Vitamini alınması, K Vitaminin emilimini bozar. Yoğurt, kefir asitlenmiş süt barsaklardaki bakterilerin K Vitamini üretmesini arttırır. Barsak bakterilerinin aleyhine olan antibiyotikler K Vitamini üretimini engeller.

K Vitaminin Etkileri
Karaciğere gelen K Vitamini burada üretilen bazı pıhtılaşma faktörlerinin yapımında rol alır. (İnsan vücudunda kanayan bir dokudan kan kaybının önlenmesi amacıyla pıhtılaşma mekanizması denilen bir sistem devreye girer. Pıhtılaşma olayı ise bir dizi reaksiyonlar sonucunda oluşan ve faktör adı verilen maddeler ve hücreler aracılığı ile oluşan doğal tıkaçlar ve yamalardır. Faktörler Romen rakamları ile numaralanırlar.)

Bu faktörler ;
II. Faktör veya protrombin
VII. Faktör
IX. Faktör
X. Faktör

Ayrıca K Vitamini Potasyum ve kalsiyum ile beraber protrombinin trombin haline dönmesine etkilidir. Bu trombin maddesi de fibrinojenden fibrin tıkaçlarının oluşmasını sağlar. Diğer bir yönden kumarin maddesi ile rekabete girer. Çünkü bu madde de tam aksine protrombinin aleyhine çalışarak pıhtılaşmayı önleyici özelliktedir. Aspirin gibi salisilatlar K Vitamini gereksinmesini arttırırlar.

K Vitamini Eksikliği
K Vitamini vücutta önemli miktarlarda depolanmaz. Zira günlük gereksinim diye bir miktar pek söz konusu değildir. Çünkü insan vücudu normalde kanamaz, ancak bir neden sonucu kanama olur ve ihtiyaç miktarı o zaman ortaya çıkar. K-2 vitamini barsaklardaki bazı bakteriler tarafından üretilebilmektedir. Ancak barsakları ilgilendiren kolit, ileit, spru, çöliak, gibi hastalıklar ve bazı ameliyatlar, genetik ve edinsel karaciğer hastalıkları buna yol açabilir.

Bu vitaminin eksikliğinde net olarak kanamaya eğilim artmakta ve kişiler kolaylıkla kanama sorunu ile karşılaşırlar.
Pıhtılaşma süresi de doğal olarak uzamaktadır.
Yetersiz beslenme ile eksikliği nadirdir. Daha sık olarak yeni doğan bebeklerde barsakları bakteri içermediğinden ve oldukça steril besinler aldıkları için ayrıca karaciğerlerinde de bu pıhtılaşma faktörlerinin yapımı henüz yeterli olmadığından, görülebilir.
Yeni doğan bebeklerde göbek kanaması bu nedenle oluşur. Bunun önüne geçmek için doğumdan hemen sonra
K Vitamini iğnesi yapılması gerekir. Daha sonra barsakları flora dediğimiz bakterilerine kavuşunca bu durum kendiliğinden çözümlenir. Anne sütü K vitamini açısından fakirdir.
Antibiyotikler barsakta K Vitamini üreten bakterilerin de ölmesine yol açarlar.
Ayrıca salisilat gibi bazı ilaçlar (Çocuklarda kullanımı çok nadir, daha ziyade erişkinlerde) K vitaminin etkisinin tam tersi etki gösterirler. Bunların etkisiyle K vitamini eksikliği oluşur.

Eksikliği göbek kanaması dışında, burun kanaması, idrar ve dışkıda kan bulunması, küçük darbelerde bile morarma ve kanamalar olması, kanayan bir dokuda kanamanın durmaması ve kabuk oluşamaması gibi belirtilerle anlaşılır.

Ayrıca beyin ve diğer iç organ kanmaları ile rahim içi kanama sonucu düşükler de meydana gelebilir.

Doğal olarak bu belirtilerin yegane sorumlusu bu vitaminin eksikliği değildir. Başka nedenler de bu arazların oluşmasının sorumlusu olabilirler. Yazılanlar K Vitamini eksikliğinde oluşabilecek sorunlardır ve çoğu oldukça nadir görülebilecek durumlardır.

K Vitamini Fazlalığı
Fazlalık doğal K vitamini ile oluşmaz. Yiyecekler ile alınan K-1 ve barsaklarda üretilen K-2 Vitaminlerin fazlası kolaylıkla atılabilir. Fakat sentetik ve suda eriyen anolog (benzeri) menadion, konakion gibi K-3 tipindeki sorunlara yol açabilir.

Bu vitaminin fazlalığı da eksikliğinin tam tersi etki yapacaktır.
Aşırı pıhtılaşma ve bunun da sonucunda damarlarda tıkanmalar meydana gelir.
Karaciğer fonksiyonlarında bozulmalar oluşur.
Kandaki alyuvarların parçalanmalarına yol açılır.
Kızarma, terleme ve göğüs sıkışması meydana gelir.
Yeni doğan bebeklerde sarılık ve safra boyalarının (Pigmentlerin) beyin ve omurilikte birikmesine neden olur.
Keza fazlalık oluşması eksikliği gibi nadiren olabilecek bir durumdur.

K Vitamini Gereksinimi
Bu gün için alınması gerekli günlük miktarı ilan edilmemiştir. Ortalama bir beslenme ile günde asgari 75 - 150 mikrogram alınmaktadır. Günlük 300 mik.gr yeterlidir. Önerilen kilo başına 2 mik.gr.dır. Yeni doğan bebeklere 10 miligr. Lık tek bir enjeksiyon, gerektiğinde kg. başına 1 - 2 mg. la devam edilir. Bu miktarlar onların özel durumu ve ihtiyaçlarının farklı olmasındandır. Bir çok vitamin reçetesiz satılmasına karşın yurt dışında K Vitamini reçetesiz satılmamaktadır.

K Vitaminin Doğal Kaynakları
En çok karaciğer, peynir, tereyağı, marul, lahana gibi besinlerde bulunur. En zengin yeşil çay ( 100 gr.da 700 mikrogr. ) iken siyah çayda 0 dır. Çiçek yağı, patates, ekmek gibi besinlerde yok denebilecek kadar azdır.